Hapishane Mektupları - Dokuzuncu Mektup
(Bir soru üzerine yazılan bir
fetva)
|
Emr-i bil-maruf ve nehy-i ani-l
münker bu ümmetin özelliklerindendir. Allah Azze ve Celle bu ümmeti,
Nebisini (sallallahu aleyhi ve sellem) nitelendirdiği özelliklerle
andı.
"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı
bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, ve Allah'a iman
edersiniz." (Al-i İmran/110)
Bundan ötürü Ebu Hureyre (r.a.):
"Siz İnsanlardan yine insanlar için
çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İnsanları cennete girdirmek için onları
prangalar ve zincirlerle tutar getirirsiniz." derdi.
Diğer ümmetler herkese, her iyiliği emredip
onlara her tür kötülükten alıkoymadılar ve ne de bunun için cihad etmediler.
İsrailoğullarının cihadı -Savaşları- genelde topraklarını düşmanlarına karşı
savunmak olmuştur. Yoksa insanları hayra, güzele ve iyiliğe davet için
değil.
Bunun için bu ümmetin icmaı hüccettir.
Çünkü Allah Azze ve Celle bu ümmetin her iyiliği emredip, her kötülüğü
alıkoyduğunu haber vererek bunu doğrulamıştır.
|
Maruf ve Münker
Nedir?
|
Münkeri nehyetmemin en önemli bir yolu
hadlerdir. Hadleri ikame etmek, münkeri inkarın en açık tezahürlerindendir.
Öyleyse emir sahipleri (Yöneticiler ve Siyasilerin ve ilim adamlarının) hakkın
geneline yönelik yaygın bir emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-münker faaliyeti
yürütmeleri gerekir. Halka İslam'ın şiarı olan, beş vakit namazı zamanında
kılma, sadaka, zekat, oruç ve hac gibi ibadetleri yerine getirmelerini
emretmelidirler.
Allah'a, meleklerine, kitaplarına
peygamberlerine, ahiret gününe hayrı ve şerriyle kadere iman etmek, dini sadece
ihlas'la, Allah için inanıp yaşamak, Allah'a tevekkülde bulunmak, azabından
korkmak, Allah'ın hükmüne sabretmek, emrine teslimiyet, doğru sözlü olmak,
vaadlerine sadık kalmak, emaneti ehline vermek gibi konularda Ulu'l-emrin
ümmetin fertlerine emretmeleri gereken konular arasındadır.
Allah ve Resulü'nün (sallallahu aleyhi ve
sellem) yasakladığı münkerlerin en büyüğü Allah Azze ve Celle'ye herhangi bir
şeyi ortak koşmaktır. Allah'tan gayrısına güneş, ay veya meleklerden bir meleğe,
peygamberlerden herhangi birine, yahut salih insanlardan birisine ilahlık nisbet
etmek bu şirke örnek gösterilebilir.
Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymak,
insanların mallarını, faiz, kumar gibi batıl yollardan yemek, sıla-i rahimi
kesmek, anne babaya zulmetmek, sonradan icad edilmiş olan, Allah ve Resulü'nün
(sallallahu aleyhi ve sellem) bize emretmediği ibadetleri yapmakta
münkerdendir.
|
Emr-i bi'l-Ma'rufun önemi ve yapılış
şartları:
|
Bu gerçekleştirilecek vaciblerin en
hayırlısıdır. Allah Azze ve Celle:
"Hanginiz amelce daha iyidir diye sizi
imtihan edecek." (el-Mülk/2)
Fudayl b. Iyad'ın (r.a) dediğine
göre bu;
"amelin en ihlasla ve en doğruca
yapılanıdır"
Amel halis olup doğru olmazsa kabul
edilmez.
Amel hem halis, hem de doğru olursa o zaman
kabul edilir.
Amelin halis olması, Allah için olması,
Sevab (doğru) olması da Sünnet üzerine olmasına bağlıdır. Bunun için Ömer
İbnul-Hattab (r.a.) duasında:
"Allahım tüm amelimi salih
kıl ve o amelimi Senin rızan için, halis eyle ve o duamda Sen'den başkasının
(rızasını veya yardımını) dilemek gibi hiçbir şey koyma!..."
Bu sahih olan her amelin haddi olunca,
"emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker" yapacak kişinin önce buna kendi
nefsinde başlaması gerekir.
Bu insanın ilmi ve ameli "fıkıh"
ışığında olmadıkça "salih" olamaz. Tıpkı bu konuda Ömer b.
Abdülaziz'in dediği gibi:
"Kim ilmi olmadan Allah'a
kulluk etmek isterse ifsad ettiği ıslah edeceğinden daha fazla
olur."
Muaz b. Cebel'in (r.a.) rivayet
ettiği bir hadis-i şerifte Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem):
"İlim amelin
imamıdır, amel ona uyar." buyurmuştur.
Öyleyse Maruf ile Münker arasında ki farkı
anlayabilmek için mutlaka ilme gerek vardır. Bu ilmin yararının olması için de
güzel ahlak sahibi ve sabırlı olmak gerekir. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve
sellem):
"Rifk (güzel huy
ve vakar) hangi şeyde bulunursa onu süsler, şiddette hangi şeyde olursa ancak
onu kötüler." buyurmuşlardır.
O halde mutlaka yumuşak huylu, sıkıntılara
karşı sabretmek gerekir. Zira bu yolda insanın başına eza ve cefanın gelmesi
kaçınılmazdır. Eğer "emr-i bil-maruf ve nehy-i ani'l-münker" yaparken;
güzel huyluluk ve yumuşaklıkla hareket etmezse ifsad edip bozduğu, ıslâh edip
tamir ettiğinden daha çok olabilir.
Lokman (a.s.) oğluna öğüt verirken:
"İyiliği emret, kötülükten alıkoy.
Başına geleceklerde sabret. Çünkü bu, işlerin en güçlü bir şekilde
sağlamlaştırmandandır." (Lokman/17)
Bundan dolayı Allah Azze ve Celle
Peygamberlerine -ki onlar emr-i bil-ma'rufun ve nehy-i ani'l münkerin
imamlarıdır- sabrı tavsiye etmiştir.
"Ey bürünüp sarınan kalk insanları uyar.
Rabbini büyük tanı ve elbiseni temizle, kötü şeyi terket. Yaptığın şeyi çok
görüp başa kakma ve Rabbin için sabret."
(el-Müddessir/1-7)
Allah Azze ve Celle insanlığa "risalet"
ayetlerini "inzar" (korkutma ve ahiret günün haber vermekle) açmış ve
bu ayetleri "Emr-i bil-maruf" ve "sabırla" sona
erdirmiştir.
Gerçekte "inzâr"ın kendisi,
"Emr-i bil-ma'ruf' ve "nehy-i ani'l-münker"dir.
"Emr-i bil-ma'ruf" yapacak olanlarda
mutlaka şu üç sıfatın (özelliğin) bulunması gerekir;
1 - Yumuşaklık, esneklik,
2 - Sabır ve
3 - İlim.
Yumuşaklık ve esneklik ve güzel huyluluk
"Emr-i bil-ma'ruf" yaparken, ondan sonra da "sabır"
gelir.
Selef-i salihinden rivayet edilen meşhur
bir haberde:
"Emr-i bil-ma'ruf ve
nehy-i ani'l-münker"i yapacak olan kişi ancak emrettiğinde ve yasakladığında
fıkıh sahibiyse bunu yapabilir. Emrettiğinde yumuşak, yasakladığında yumuşak,
emrettiğinde şefkatli yasakladığında da şefkatli olması gerekir"
denilmiştir.
Bilinsin ki bu saydığımız özelliklerle,
"Emr-i bil-ma'ruf ve nehy-i ani'l-münker" de bulunmak istemek insanın
nefsine zor gelen şeylerdendir. Bazıları bu özelliklerin bir kısmının veya
hiçbiri olmadan da bunu yapılabileceğini düşünüyorsa, sadece su-i zan
ediyordur.
"Emr-i bil-ma'ruf"un terki Allah'a
isyandır. Bir isyandan diğer isyana geçiş "Emr-i bil-ma'ruf"u
terketmekten de daha büyük bir günahtır.
Allah'ın kitabında ayetleriyle bize
bildirdiği kadarıyla hepimiz, Allah'a isyanla işlenen günahların felaketlerin,
itaatin de nimetlerin artmasının sebebi olduğunu biliyoruz.
Allah'u Teala; bizden önce geçmiş olan Nuh,
Ad, Semud, Lut, Medyen ehli ve Firavun'un kavmini işledikleri günahlar ve
isyanlardan dolayı onları nasıl cezalandırdığını ve ahirette de kendilerine
nasıl acı bir azap hazırladığını haber verdi. Bunu, en-Naziat, el-Müzemmil,
el-Hakka, el-Kamer ve Ğafir surelerinde çok açık bir şekilde
görürüz.
Küfür, fısk, isyan kötülüklerin ve
düşmanlıkların sebebidir. Kişi ve cemaatler "Emr-i bil-ma'ruf ve nehy-i
ani'l-münker" görevini terkederler veya bunun karşısında susmayı yeğlerlerse
hepsi günahkar olurlar. Bunların münkerle amel olanlar tavırlarını yanlış olan
bir davranışla eleştirenler de hakeza aynı şekilde günahkar olurlar. Böylece
Müslümanlar arasında bölünme, ayrılık ve kötülükler doğmaya başlar. Bu nedenle,
başlayan fitne ve kötülükler eskisinden de kötü ve acı sonuçlara götürür. Kim
Müslümanlar arasında eskiden olmuş olaylara bakarsa, bunun en büyük sebeblerden
birisi olduğunu görecektir. Ayrıca ümmetin emirleri, alimleri, sultanları ve
ileri gelenleri arasında cereyan etmiş olan üzücü olayların da temelinde
gerçekte bu sebep yatar.
|
0 yorum: